31 Aralık 2009 Perşembe

Mutlu Yıllar


Sinematik Mafia

Mutlu, Sağlıklı,
huzurlu ve sinema dolu
bir 2010 yılı diler.

20 Nisan 2009 Pazartesi

CROCKETT & TUBBS - MIAMI VICE - 1984


MIAMI VICE

1980'li yıllar her yönüyle dünya için yeni bir yol haritasının çizilişidir. Politikadan teknolojiye, modadan gündelik sosyal yaşam akivitelerine herşeyin kendine has bir çizgiyle dinamizmle buluştuğu bu yıllar suç hikayelerinin yeniden adaptasyonlarına da şahitlik eder.

1970'lerde keşif ve arayışlarını sürdüren suç hikayelerinin 80'lerde ki görkemli değişiminin mimarlarından biriside kuşkusuz Michael Mann ve televizyon dizileridir. Sinematik Mafia'ya ilk başladığımız dönemlerde ele aldığımız CRIME STORY'nin kendi dünyasında ki başarılı konseptinin yolunu açan MIAMI VICE'nin de sadece görsel dünyada değil gerçek zamanda da sıkı bir takipçiler ordusunu yarattığı bir gerçek.


Brian De Palma'nın suç klasiği SCARFACE ile parlayan Miami suç imparatorluğu ve uyuşturucu derebeyliğinin bir başka usta isim Michael Mann ile yeniden gündeme getirilerek 5 sezon boyunca yayında kalabilecek bir başarıya imza atmasının ardında 1980'ler le beraber yeni bir soluk almaya karar veren dünyanın içinde ki tüm değişimlerin bu seri içerisinde birer parça kendi yerini bulabilmesi yatmaktadır.

Narkotik Şubenin seçkin bir ekibinin üyesi olarak uyuşturucu satıcıları gibi lüks bir hayat yaşayarak kamufle olan ve her türlü operasyona dürüstlüklerinden taviz vermeyerek girişen Sonny Crockett (Don Johnson) ve zenci ortağı Ricardo Tubbs'ın (Philip Michael Thomas) serüvenleri bir intikam hikayesi ile başlar. Kendi bürolarında dahi uyuşturucu işinden büyük paralar kazanan muhbir polislerin, bozuk olan özel yaşamlarının, geçmişlerinde unutmak için uğraş verdikleri tüm hatıraların Miami'nin güneşle yıkanan caddelerinde karşılarına çıkışına şahit oluruz. Bir kaç bölümün ardından bu ekibin başına gelen yüzbaşı Castillo'nun da (Edward James Olmos) en az emrinde ki adamlar kadar ilginç bir yapısı bulunmaktadır.



Versace marka gömlekler, blazer ceket, keten takım içerisinde rengarenk bodyler, timberland ayakkabı gibi pek çok görsel öğeyle takipçilerinin ulaşabileceği sınırlarda bir modanın öncülüğünü yapan bu dizinin ulaşılması güç imrenilme dozajı yüksek lüks bir teknede evcil(?) bir timsahla yaşamak, Ferrari veya Lamborghini gibi araçlarla suçlu peşine düşmek gibi görsel açıdan limit üstü öğeleride mevcuttur. Bununla beraber Jan Hammer'in ana temaları ve her bölüm konuk bir hit parçanın senaryoya bir şekilde yedirilişi ile dönemin top list parçalarının nerdeyse tümü canlı performanslar veya plak kayıtlarıyla diziye eşlik etmektedir.

Michael Mann'in sinematik anlatımının en önemli öğesi olan dramatik bir atmosfer için gerekli tüm ikilemlerinde seyirciye özenle verilişi bu diziyi önemli kılan bir diğer unsurdur. Öyle ki rüşvet yiyen bir polisin normalde elde ettiği ücretle çocuklarını nasıl okutabileceğinden tüm meslektaşlarının başına geldiği gibi nerdeyse bitmek üzere olan bir evliliğin ikilemlerinin zorladığı yanlış kararlar dürüst polisleri bile düşüncelere sevkeder. Öte yandan gece gündüz peşlerinde oldukları uyuşturucu patronlarının genellikle ilk duruşmaların ardından salıverilmeleri de hikayelerin pek te bilindik sonlarla bitmeyeceğini göstermektedir.

Miami Vice kanun koruyucuların oynadıkları bir polisçilik oyunu olarak hayatın doğal akışı içerisinden bir kesittir.

Yazan: Gökay GELGEC - Yojimbooo

MIAMI VICE Açılış :

14 Nisan 2009 Salı

Komiser COLEMAN - UN FLIC - 1972


UN FLIC
"Ben Coleman ... nerede? ... geliyorum"
Alain Delon - Komiser Coleman

Simon (Richard Crenna) ve ekibinin şehrin sayfiye bölgesinde düzenledikleri banka soygunu istenmedik bir olayla noktalanır. Ekibin üyelerinden biri banka güvenliğince vurulur, yaralı dostlarından kurtulmak zorunda olan ekip yeni bir soygunun planlarını yapmak için kolları sıvar.

Soygun haberini alan Komiser Coleman(Alain Delon) şehirde klüp işletmekte olan ve sevgilisi Cathy(Catherine Deneuve) ile yasak aşk yaşadığı Simon'dan olay hakkında bilgi toplamaya çalışır. İki ayrı uçtaki adamında bu yasak ilişkiden bir çıkarı vardır.


Coleman'dan polis teşkilatının çalışma sistemi üzerine ipuçlarını yakalayan Simon daha temkinli hareket etmekte, Coleman ise Simon'un muhbir faaliyetinden faydalanarak suç yumaklarını daha kolay çözebilmektedir.

Gelecek soygun dalgasının daha büyük olacağına ilişkin önsezileri olan Coleman, başarılı bir operasyonla ele geçirdiği soygun ekibi üyesinden patronun çok yakından tanıdığı birisi olduğu öğrenir.


Mavi Paris:

Un Flic uykuya dalan Paris'in huzur içerisinde uyanacağı sabah saatlerine kadar devriye gezen 8 nolu polis otosunun intikal ettiği olay mahallerinde ki sıradan su hikayelerinden birisinin tasviri olarak başlar. Filmi bir klasik olarak nitelendirebilecek sözlerle bu noktada tanışırız;

"Alo ... burası 8 no.'lu devriye ..."


Melville'nin serie noir hikayelerinin vazgeçilmez bir öğesi olan açılış öğretileri bu sefer uzak doğu felsefesi yerine Vidocq'den bir dize ile başlar;

"Erkeği iki şey harekete geçirir, boşluk ve alay edilmek"

Gösterişli gece klübü eğlenceleriye Le Cercle Rouge'a, Delon'un suç mahallini incelerken kısa bir süreliğine duvarda ismini gördüğü Jeff Costello ile Le Samourai'ye gönderme yapılmaktadır. Her ne kadar bir bütünün parçası gibi tasarlanmaya çalışmış bir film olsada senaryonun ve işleyişin Melville yaklaşımına özel gerilim-gizem temalarını başarılı bir şekilde veremeyişi filme durağanlık getirmektedir.

Özellikle minimalist bir yaklaşımı vurgulamaktan zevk alan Melville sinemasının Delon ile gerçekleştirdiği üçleme son halkasının bu sebeple daha zayıf, bağımsız bir film olarak ise sinematografik açıdan başarılı olduğunu söylemek mümkündür. Mavi tonların hakim olduğu ışık düzeni, bohem bir atmosferin monoton insanlarını anlatan resim seçimleri bu açıdan göze çarpan öğelerdir.


Maket tren ve maket helikopter kullanımının çok uzun süreye yayılmasıyla, filmin ana soygun sahnesinin düşük bir bütçeyi afişe edercesine tasarlanmış olması filme en büyük kan kaybını yaşatan etkendir. Bununla beraber soylu kanunsuzun temsilcisi Alain Delon'un bu kez kanun adamı olarak izleyici karşısına çıkışı cool tavrından taviz vermemesine karşı kolay kabullenebilinecek bir değişim olarak gözükmemektedir.

1980'li yıllarda Reagan politikasıyla dünya jandarmalığı ve siyasi yayılmacılığını koyu bir milliyetçilikle sinemasına aktaran Amerika'nın yenilmez kahramanlarından John Rambo'nun eğiticisi albay Trautman ile belleklerde yer eden Richard Crenna'nın bu suç hikayesini vasat bir başarıyla yüklenmiş bir kötü adam karakteri olması da senaryoya canlandırıcı bir öğe sunamamaktadır.


Un Flic, oyuncularını hariç tutarak mavinin buhranıyla işlenmiş bir Paris portresi olarak ilgi çekebilecek bir filmdir. Michel Colombier'in maviyle hazırlanmış bu portreyi tamamlayan saykodelik teması renk yelpazesinin görünmeyen yönünü tamamlamaya yardımcı olur. Belkide gözle iletişim kurduğumuz Delon'un sadece sesiyle bu portreyi süsleyen bir komiser oluşu hikayeyi çok daha ilginç kılabilirdi.

"... Ben Coleman .... nerede? ... hemen geliyorum"

Yazan: Gökay GELGEC - Yojimbooo
UN FLIC Resim Galerisi:




25 Şubat 2009 Çarşamba

En Büyükler Bölüm : 1 - Pablo ESCOBAR


EN BÜYÜKLER

Blog olarak Mafya, Organize Suç ve uluslarası ilişkilerde ki yasadışı yapılanmaların her türlüsüne karşı olduğumuzu belirtmek isteriz. Bu yazı dizisinde ki esas amaç dünyanın en büyük organize suç yapılanmalarını ve deşifre edilebilmiş patronlarının hayatlarını, herhangi bir imrenme gözetmeksizin paylaşmaktır.

Birinci Bölüm:

Sosyalist bloğun çöküşüyle ekonomik ve siyasal olarak rotasını oturtamayan dünyada hücre sistemiyle globalleşmenin ilk adımlarından birisini atan Cali Kartelinden önce Medellin Karteli ile dünya uyuşturucu piyasasının %80'ini kontrol altında tutmuş Pablo Escobar'ın biyografisidir ...



EL PATRON - PABLO ESCOBAR

Dünyada rotalara yön veren büyük ülkelerin kendi boyundurukları altında kalmaya mahkum ettiği her şanssız ülke gibi Amerika'nın Arka Bahçesinde ki Kolombiya'da ikinci dünya savaşı sonrasında rotasına keskin çizgilerle oturtulmak istenen iki kutuplu dünyanın "şaşırtılmış" ülkelerinden birisiydi.

Escobar, 1948 ve 1963 yılları arasında "La Violencia" devri olarak tanımlanan muhafazakarlar arası güç dengelerini oturtma savaşlarının başlangıcında 1949 yılında dünyaya geldi. Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri - Halk Ordusu (FARC-EP)'nin muhafazakar iktidara karşı mücadele ettiği bu şiddet çağında faili meçhul ve kayıplar haricinde 200.000 civarında insan hayatını kaybetmiştir.

Sıradan bir köylü olarak doğan Pablo Escobar'ın suç dosyasının ilk kayıtları bu çağın bitişine rastlamaktadır;

Araba hırsızlığı gibi ufak suçların yanında, tarihi mezar taşlarının çalınması gibi gelecek vaad eden ticari eylemlere yönelmiştir. Escobar'ın ticaret ve organizasyon konusunda ki dehasının, onu çeyrek yüzyıl sonra günümüzün kurumsallaşmış global suç yapılanmasının temellerinden birisini oluşturan Uyuşturucu Baronluğu ve Kartel ilişkisinin su yüzüne çıkmış ismi yapacağını kimse tahmin edemezdi.

1970'li yıllarda Medellin'in ileri gelen çeteleriyle savaş sürdürmektense işbirliği ile büyümenin daha mantıklı olacağını keşfeden Escobar, 1980'lerde Medellin Karteli olarak anılacak büyük uyuşturucu imparatorluğunun temellerini attı.


"Plata o Plomo":

1980'lerle beraber siyasete atılarak Kolombiya Liberal Partisinden meclise girdi, politika ile kendini saygın bir işadamı olarak aklamayı hedefliyordu. Bu dönemde imparatorluk, yasal olarak İspanyol raconunda "Plata o Plomo" olarak ünlenen "rüşvet veya kurşun" teklifiyle satın alınan yada öldürülen devlet adamlarının kanalıyla güçlenmiştir.

Escobar'ın dokunulmazlık zırhı sebebiyle yüce divanda yargılanması için dönemin devlet başkanı seçimleri ve ülke yönetiminin değişmesine kadar sürecek sancılı bir dönem geçmiştir. Kolombiya devlet başkanı adaylarından birisi olan Carlos Galan'ın öldürülmesi, Avianca Havayollarının 203 sefer sayılı uçağının düşürülerek 107 kişinin öldürülmesi, Kolombiya Gizli Servis binasına bombalı kamyonla yapılan ve 52 kişinin ölümüyle sonuçlanan eylemlerden sorumlu tutulmuştur.

Uçak eyleminde hedefin Kolombiya Devlet Başkan adayı, bombalı saldırı olayında ise hedefin Escobar davasında kendisi aleyhinde ki delillerin karartılması ve tespit edilmiş ileri düzey güvenlik görevlilerin ortadan kaldırılması olduğu belirtilmektedir.

1989 Escobar'ın gücünün zirvesine ulaştığı ve aynı zamanda düşüşünde başladığı yıldır...

İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranırken Beyaz Saray'ın önünde oğluyla beraber fotoğraf çektirmiştir. Kolombiya hükümetine ülke sınırları içerisinde yargılanması koşuluyla "Kolombiya'nın tüm dış borçlarını ödemeyi" teklif etmiştir.

Yargılanmasının ardından gönderildiği ve bugün bir yüzkarası olarak hatırlanan Escobar'a tahsis edilen tek kişilik hapishane içerisinde futbol sahasından diskoya kadar her tür sosyal tesisi barındıran doğal bir kale olmuştur. Bu hapishane içerisinde bizzat Escobar'ın emriyle gerçekleşen işkence ve infaz olaylarının ardından CIA ve hükümetin tüm tepkisini üzerine çekerek kaçmıştır.

1993 Aralığında Medellin'in gettolarında CIA'in saklandığını tespit ettiği binanın damında vurularak öldürülmüştür. Bu olay esnasında Escobar'ın yerinin tespit edilmesine sebep olan hatası evin telefonundan karısını araması olmuştur. Telefonla yer tespiti, gprs gibi teknolojilerin suç sinemasında hala geçerli detaylar oluşunda bu gerçek olayında payı bulunmaktadır.


Anektodlar:

"Pablo Escobar, yaşadığı Kolombiya’nın Medellin kasabasındaki karargahından, uluslararası bir kokain dağıtım şebekesi örgütlemeyi başarmış bir efsaneydi.Dahası dünya çapında faaliyet gösteren yeni gangsterlerin bir prototipiydi.

Escobar’ın 1990’da 25 Milyar Dolara varan bir servetin sahibi olduğu tahmin ediliyordu.Bu servet, gayrimenkuller ve Escobar’ın faks ve bilgisayar ağıyla denetlediği deniz aşırı yatırımlar sayesinde aklanıyordu.

Söylentilere göre Escobar, 1000 silahlı adamdan oluşan özel bir ordu besliyordu. Soruşturmacılara, politikacılara ve polislere karşı düzenlenen geniş çaplı suikastlarda kullandığı bu ordu, ona “Narkoterörist” unvanını kazandırmıştı.**

CIA, taktik danışmanları desteğindeki, özel görevler için hazırlanmış bir polis timi Escobar’ın peşindeydi. Bu sürek avında, casus uydular ve Amerika’nın bölgeye gönderdiği bir C 130 tipi keşif uçağı da vardı" *



Bugün:

Escobar'ın yaşamı ve sonu, organize suçun popüler gangsterliği ile yeraltında kalması gereken patron imajlarının son büyük savaşıdır.

Örneğin Al Capone ile başlayan saygın işadamı ve popülerlik imajından ders alan İtalyanların ilerleyen yıllarda yeraltına çekilerek işlerini gizliden sürdürmeyi seçtikleri gözlemlenmektedir. Kolombiya'da da fazlasıyla popülerleşen Escobar'ın ardından ortaya çıkan yeni kartel yapılanmalarının daha büyük paraları kişileri topluma sunmadan yönetmeye devam etmesinde bu gizlilik detayı yatmaktadır.


Escobar'ın ölümüyle beraber karteller arası güç dengelerini belirleyen organize suç savaşlarıda noktalanmış ve geride kalan büyük mirasın yönetimini Cali Karteli üstlenmiştir. İlerleyen yıllarda Türk Mafyasıylada işbirliği içerisine girerek Avrupa Uyuşturucu pazarında da kendine ait bir yer edinmiştir. Bu konuda kokain'den daha ucuz ve çabuk tüketilen bir uyuşturucu olan Kolombiya Eroini'nin eski Doğu Bloğu ülkelerinde yaygınlaştırılması rol oynamaktadır.

Kartel'in çözümlenebilen rakamlarla 800 klan, 25.000 örgüt elemanı ve 100.000 destekçiye sahip olduğu belirtilmektedir.

* Bu yazı dizisinin hazırlanmasında ki desteğinden ötürü www.polisiye.com sitesine teşekkür ederiz.

** Escobar'ın desteklediği belirtilen sol görüşlü M-19 gerilla grubu, 1985 yılında Escobar'ın yargılandığı yüce divan üyelerinin 25'inin (yarıya yakın bir rakam) kaçırılması ve ordunun müdahelesi ile tüm rehinelerin öldürülmesi eylemine imza atmıştır.

Gelecek Bölüm: SOLNTSEVO - Güneş Tugayı

Yazan: Gökay GELGEC - Yojimbooo

16 Şubat 2009 Pazartesi

Carlo ANTONELLI - IL CITTADINO SI RIBELLA - 1974


IL CITTADINO SI RIBELLA
"Bu ülkede kanunlar suçluları korur"
Franco Nero - Carlo Antonelli

Cenova'da yaşayan orta halli mühendis Carlo Antonelli'nin hayatı şirket için havale yapmak üzere gittiği bankanın soyulmasıyla beraber bir daha eski günlerine dönmemecesine değişir. Soyguncular tarafından kaçırılarak işkence edilen sade vatandaş, komiser Palmer'in (Renzo Palmer) umarsızca yaklaşımı karşısında, nişanlısı (Barbara Bach) ile eski hayatına hiçbirşey olmamışcasına dönmektense bürokrasinin ağır aksak işleyişine isyan eder.

Şehrin ucuz mahallelerinde bankayı soyan üç suçluya karşı şahsi bir araştırma başlatır. Ne var ki İtalya'nın diğer yüzü bu kariyer sahibi vatandaşa misafirce davranmayacaktır. Sürekli olarak aldatılarak ve arabasını kaybederek oyunun kurallarını öğrenmeye başlayan Carlo, üniversiteden arta kalan zamanda ucuz soygun işleriyle hayatını sürdüren küçük suçlu Giancarlo'ya şantaj yaparak soyguncuların izine ulaşır.


Liman bölgesinde yaşayan ve şehrin büyük patronlarının büyük soygunlar için kullandığı bu üç suçluyu ihbar ederek adaletin yerini bulmasını ister. Ancak paranın her kapıyı açtığı bir ortamda, ihbar ettiği suçluların polis teşkilatında da uzantıları vardır.
Yalnız adam sisteme başkaldırır.


Sokak Kanunu:

2008 yılı Mayıs ayında, Franco Nero - Enzo G. Castellari ikilisinin Poliziesco'ların başlangıcı olarak kabul edilen La Polizia Incrimina La Legge Assolve'si ile bu türe merhaba demiştik. Türün vazgeçilmez raconlarını belirleyen bu ilk çalışmanın ardından hazırlanan ikinci film olaylara sivillerin gözünden bakmaya çalışmaktadır.

Küçük bir gasp, suikast, kap kaç gösterisi içerisinde sunulan şiddet sahnelerinden oluşan açılış jeneriğine esas teşkil eden tüm olaylar dönemin gazetelerinin üçüncü sayfa haberlerinden esinlenerek hazırlanmıştır. Bu yarı belgesel havasında ki jeneriği, diğer Poliziescolarda olduğu gibi Alfa Romeo Giulia'ların başrolü oynadığı hızlı bir takip sahnesi izlemektedir.


Enzo Castellari yarı politik senaryolu bu avantür hikayesinde, favori mekanları olan limanlar, antrepolar; Büyük vinçlerin ve buldozerlerin arasında slayt makinesi görüntüleriyle Franco Nero'nun 180 derecelik yüz portrelerinin karşılıklı verilmesi; Slow motion ölümler ve arabanın kaputunun üzerinden uçuruma adam yuvarlama gibi ilginç sunumlarla izlemeye değer resim karelerini sunmaktadır.

Franco Nero'nun gerçek hayatta adliye koridorlarında tüketilen 15 yıl boyunca taraf olarak süren bir davasının, sonunda iki tarafın karşılıklı uzlaşması ile çözümlenip bürokratik engellerden kurtulmayla neticelenmesi bu filmin hem yönetmen hemde oyuncu açısından gerçek hayatta yaşadıkları ile paralel olaylara tanıklık ettiğinide göstermektedir.


Il Cittadino Si Ribella, İtalyan avantürlerinin yurtdışında rahatça pazarlanabildiği bir dönemde çekildiğinden, bu dönemin diğer örnekleri gibi İngilizce dublajlı ve yabancı piyasa için yeni bir kurguyla (bu çalışmalar genellikle İtalyan pazarında yeralan şiddet sahnelerinin kesilmesini içermektedir) Street Law ismiyle pazarlamıştır.

HIGH CRIME ile geçtiğimiz başlıklarda ele aldığımız FRENCH CONNECTION'a göndermeler yapan Castellari, STREET LAW ile aynı yıl gösterime giren Charles Bronson klasiği DEATH WISH'e göndermeler yapmaktadır. Bu benzetmede hikayenin intikam ve intikamcı olarak ayrım noktalarını gözönünde bulundurarak Franco Nero'nun sadece kendi intikamının peşinde koşan daha sıradan bir vatandaş portresi çizdiğini belirtmek gerekmektedir. Buna karşılık olarak, ailesinin katillerine ulaşamayan Charles Bronson şehrin tüm suçlularına karşı bir kıyım hareketine girişerek bir Vigilante haline gelmiştir. Kaldı ki Death Wish serisinin tüm filmlerinde nerdeyse burnu dahi kanamayan Bronson'un yanında Franco Nero, sürekli olarak dayak yiyerek, çamurların içinde sürüklerinen, peşinden arabaların ve mermilerin eksik olmadığı bir kovalamaca içerisinde koşuşturan bir karakterdir.


High Crime için Quincy Jones paralelinde müzikleri besteleyen Guido - Maurizio De Angelis kardeşler, "Bu dünyanın dışından melodiler istiyoruz" cümlesiyle gelen film ekibine cevap olarak Sinematik Spaghetti'de ele aldığımız Keoma'da yaptıkları gibi balladlarla bezenmiş melodiler hazırlarlar. Pop - Rock arasında yolculuğunu sürdüren bu temalar, özellikle Franco Nero'nun arabasının içinde şehri sokak sokak tarayan yalnız adamı oynadığı sahnelere eşlik ettiği anlarda oldukça başarılıdır.

Filmin müziklerinden örnekler dinlemek için buraya tıklayınız.

Bu yazı, filmin afişini benimle paylaşan kadim dostum Legoman'a ithaf edilmiştir.


IL CITTADINO SI RIBELLA Resim Galerisi:





Not: Barbara Bach ilerleyen yıllarda (1980 yılında çekilen Caveman filminin setinde) tanıştığı, efsanevi Beatles grubunun davulcusu Ringo Starr ile evlenmiştir.

Yazan: Gökay GELGEC - Yojimbooo