25 Ağustos 2007 Cumartesi

Tony CAMONTE - SCARFACE 1932



SCARFACE – YARALIYÜZ - 1932

Yönetmen:
Howard Hawks – Richard Rosson ( Yardımcı Yönetmen )

Yapımcı:
Howard Hughes

Senaryo:
Ben Hecht – Armitage Trail’in romanından esinlenerek

Oyuncular:
Paul Muni – Tony Camonte
Ann Dvorak – Cesca Camonte

George Raft – Guino Rinaldo
Osgood Perkins – Johnny Lovo
Karen Morley - Poppy

C.Henry Gordon – Müfettiş Ben







SCARFACE – 1932 Açılış

“İzlemekte olduğunuz bu yapım ulusumuzun güvenliği ve bağımsızlığını günden güne zora sokmakta olan gangsterlerin yöntemlerini anlatmaktadır.

İzlemekte olduğunuz her olay günümüzde yaşanan olayların tekrar yorumlanmasıdır.

Hükümete soruyoruz; “Bunları engellemek için ne yaptınız? ”

Hükümet demek halk demektir, sizlere soruyoruz; “Bunları engellemek için ne yaptınız?””


ESİNLENMELER

Brian De Palma 1980’li yıllarda üç saatlik bir şölene dönüştürdüğü Tony MontanaSCARFACE hikâyesini yakın tarihe kadar bir gizem olan 1931 yapımı SCARFACE filminden aktarmıştır. Hayatı sinema filmine konu olan Howard Hughes, senaryo yazarı Ben Hecht ve Amerikan sinemasının efsane yönetmenlerinden Howard Hawks’ın 1931 yılında gerçekleştirdikleri bu eser “Klasik” ve “Yön verme” vasıflarını hak eden bir çalışmadır. Eserin ana fikri Tony Guarino isimli karaktere dayandırılan Armitage Trail’in aynı isimli romanına dayanmaktadır. Bu roman filmin yeniden çevriminde bir ilham kaynağı olarak belirtilmemektedir.

Ufak işlerde pişen Sicilya kökenli serseri Tony Camonte, dağlı teknikleri ve megaloman seviyede ki kazanma hırsıyla Chicago Yeraltı Dünyasının en büyüğü olmaya yemin etmiştir. Bu yolda da kendi patronundan şehri yönetenler kulübünün üyelerine herkes birer araçtır. Sırası gelenler bu hırstan kendine düşen payı alacak ve hastanede ki suikast sahnesinde olduğu gibi bir buket çiçek ve kurşunla şehirden ve hayattan uğurlanacaktır.



GİZEM


Peki ilk SCARFACE’yi bir gizem haline getiren unsurlar nelerdi?
Öncelikle filmin genel anlatımı değerlendirildiğinde işlenen tüm olayların 1930’ların ekonomik krizle çivisi yerinden oynamış Amerika’sında yeşeren organize suçun gelişimini yansıtmasıydı. Sözü geçen olayların gerçek hayat ve hikayenin kurgusu içerisinde birbirine başarıyla yedirilmesinin sebebi de filmin senaristi Ben Hecht’in gazete muhabirliği yaptığı dönemde şehrin tüm ileri gelen gangsterleriyle ( Buna Al Capone’de dahildir. ) ilişkilerine dayanan tecrübeleridir.

Sansür kurulu, sivil toplum kuruluşları ve politika çevreleri tarafından film üzerinde baskı mekanizmasının işletilerek fazladan sahnelerin ve yazılı öğelerin eklenmesi filmin içeriğinin halk tarafından bir merak konusu haline getirilmesini sağlamıştır. 1931 yılında tamamlanan film sansür kurulunun yaptırımları sonucunda 1932 yılında alternatif bir son ( Orjinal finalde adalete teslim edilen ve ardından asılarak infaz edilen Camonte alternatif sonda polisle girdiği silahlı çatışma esnasında öldürülmektedir.), “Bir Ulusun Yüzkarası” şeklinde ki alt başlıkla gösterime girmiştir.


Filmin yıllar sonra Universal Pictures tarafından elde edilen hakları 40 yılı aşkın süre Howard Hughes’in elinde tutulmuş ve gelecek kuşaklara aktarılması ancak 1970’lerin sonlarına denk gelmiştir. Herhangi bir büyük sinema şirketine bağlı olmadan gerçekleştirilen bu film ve üzerine türetilen onlarca şehir efsanesine bu kadar uzun bir süre insanların izleyememeleri de eklendiğinde SCARFACE’yi ören gizem duvarının taşları daha iyi anlaşılabilmiştir.

SAYGI DUYULMAYANLAR ...


Gangsterler dünyası kaba ve saygı ile uzaktan yakından alakası olmayan birbirlerine köpekbalıklarından beter saldıran bir deliler sürüsü gibi gösterilmektedir. Bu anlatımın ana sebebinde gangsterliğin sinema aracılığıyla yüceltilmesi önlenmeye çalışılmıştır. O dönemde televizyon gibi bir kitlesel yayın organının bulunmadığını göz önüne alırsak insanların bir numaralı iletişim ve etki altında kalma aracı sinemadır. Ancak Hawks , Hecht ve Hughes’in bu çabası film genelince uygulanan sinemasal yeniliklerle devleştirilen Tony Camonte karakteri altında yok olmuştur.

Suça hizmet etmek ve kendini toplumdan yüksek bir seviyede yerel mekanizmanın dışında istediğini yapabileceğine inandırmanın çekiciliği ağır basmıştır;

Camonte’nin patronu Johnny Lovo’nun sevgilisi Poppy’de bu çekiciliğe kapılarak güce tapan kadın figürünü başarıyla canlandırmaktadır. Camonte, Lovo ve Poppy üçlüsünün sigara sahnesi patronun kadınının geleceğin patronuna doğru çark edişinin bir sembolüdür.

Camonte’nin şehri yönetenler kulübü ve patronu Lovo’nun emirlerine aldırmaksızın Chicago’nun “Dokunulmaz” Kuzey Bölgesine karşı açtığı savaşta gözü kara canilikle hırsın dizginlenemez karışımıdır. Bu diklenme ve elde etme isteğide Camonte karakterinin çekiciliğini perçinlemektedir. Sinemada günümüzde dahi insanların içinde kalan kural tanımaz, serseri alt kimliğin beyaz perdeye yansıtılması benzer sahiplenmeleri oluşturmaktadır.


Film boyunca infaz sahnelerinin her birinin ayrı birer filmin finaliymişçesine üzerinde düşünülüp kurgulanarak mükemmel sinema teknikleriyle çekilmesi 1930’lu yıllarda yapılmış bir eseri zamanının ötesine taşımaktadır. Filmin açılışında Camonte’nin filmde ki diğerlerine kıyasla terlemediği kolay infaz, Bowling salonu ve Sevgililer Günü Katliamı bu mükemmel sinematografiden bazı örneklerdir. Ayrıca SCARFACE’yi karizmatik bir gangster haline getiren gölge unsuru da bu sahnelerde ön plana çıkmaktadır. Ana karakter önemli infazlarda seyirciye gölgesi vasıtasıyla ulaşmakta ve birebir ölüm sahnelerine kıyasla bu tip infazlar çok daha etkili olmaktadır.

Cahil ve Ensest


Paul Muni’ye karşılıklı sahnelerde ki en büyük destek kız kardeşi rolünde ki Ann Dvorak’tan gelmektedir. Yüz ifadeleri ve vücut diliyle gerçekten kendini rolüne adayan bir aktristir. Al Pacino’nun 1980’lerde ki Kübalı Tony Montana karakteri ile Paul Muni’nin Tony Camonte’sinin kız kardeş saplantıları birbirleriyle karşılaştırıldıklarında ortaya çıkan tabloda kültür ve entellektüel bakış açısı farkları göze çarpmaktadır;

Pacino’nun şehirli – cahil – varoş üçgeninde başarıyla taşıdığı deli cesareti ve dünyayı tümüyle intikamla ayakta kalma mücadelesine dayandıran kişiliği hayatta kendi elinde olduğuna inandığı en temiz varlık olan kız kardeşi üzerinde saplantılı bir korumaya dönüşmektedir. Muni’nin şehirli serseri yorumunda ise kız kardeşine karşı olan anormal koruma isteği onun hayatta elinde ki en temiz varlık olmasından öte ensest bir sevgiye gönderme yapmakta ve karakterin içinde ki sapkın ruhu yansıtmaktadır.

Şehir Efsaneleri


SCARFACE üzerine türetilen onlarca şehir efsanelerinin büyük kısmı dönemin yıldız suç lideri ve tüm zamanların en büyüklerinden Al Capone’ye yakıştırılanlarıdır;

SCARFACE’nin çekimleri esnasında Ben Hecht bir gece Los Angeles’de ki otel odasına geldiğinde Al Capone’nin fedailerinin kendini beklediğini görür. Fedailer Hecht’e “Hangi cüretle?” Capone hakkında bir film çekilmekte olduğunu sormaktadırlar. Hecht ise hikayenin dönemin diğer ünlü gangleri Jim Colosimo ve Charles Dion O’Bannion’a dayandırıldığını söyler. O halde filmin ismi neden SCARFACE ( Yaralı Yüz )’dir? Bu sorunun cevabıda Hollywood’un ürün pazarlama tekniklerinde yatmaktadır. İnsanlar Capone hakkında bir filmi izlemeye daha çok rağbet edeceklerdir. ( www.imdb.com’dan alıntıdır )

Al Capone filmi ilk izleyen kişilerden birisidir. SCARFACE’yi öylesine beğenir ki hemen bir kopyasını satın alarak özel gösterimlerde tüm yakın arkadaşlarına da (yani çevresinde ki diğer Babalara) filmi izletir.

Filmin çekildiği dönemde sinemada özel efektler açısından büyük atılımların olmadığı göz önünde bulundurularak. Duvar, kapı ve camlarda ki kurşun deliklerinin gerçek mermiler kullanılarak yapıldığı düşünülmektedir. Diğer bir deyişle filmin büyük bir kısmı gerçek silahlı çatışmalardan oluşmaktadır.

Üzerine üretilen çeşitli efsaneler, filmin senaryosunda ki gerçekçilik, yönetmen senarist ve oyuncu cephelerinin mükemmel performansları bu klasik filmin en az bir kez bile olsa izlenmesi gerektiğini göstermektedir.


Küresel SCARFACE ler ...


Brian De Palma 1980’lerin SCARFACE’sini yaratırken belki de dünyanın gelecek 20 yıl içerisinde o döneme kadar olan tüm gelişmişliği ikiye katlayacak bir hızla ilerleyeceğini, bu hız karşısında Tony Montana gibi ezik adamların iktidar hırsları altında yatan saldırganlığın kendi filmini bir fenomen haline getireceğinden habersizdi.

Bu fenomen Türkiye’den Miami’nin varoşlarına dünyanın her coğrafyasında kendini hissettirmektedir. Söz konusu filmin kahramanının eline geçen ne olursa olsun serseriliğinden kurtulamayan bir zavallı değil bir idol haline gelmesini sağlamaktadır. Bugün İstanbul’un Anadolu yakasında tonlarca korsan ürünün satıldığı bir pasaj içerisinde herhangi bir dükkanın vitrininden bağımsız olarak duvarda asılı tek afişin Pacino’lu SCARFACE’ye ait olması da bu gizli mesajın bir göstergesidir.

Sadece normal hayat değil 1930’ların sinemasının gücünün bayrağını devralan televizyon kanallarında ki yerli SCARFACE yöntemleriyle babalık vasıflarını edinen tatlı su milliyetçiliği de bu mirastan faydalanmaktadır.


Yazan : Gökay GELGEC - Yojimbooo