6 Eylül 2008 Cumartesi

Doc & Carol Mc COY - THE GETAWAY 1972


THE GETAWAY
"Meksika vizesi ve pasaport istiyorum"
Steve Mc Queen - Doc Mc Coy

Usta banka soyguncusu Doc Mc Coy(Steve Mc Queen) Teksas'ta ki bir hapishanede tahliye edilebilme umutlarıyla görüşe çıkmaktadır. Yasal yollarla tekrar özgür olabileceğini anlayamayınca son bir büyük iş çevirme koşuluyla bölgenin en nüfuzlu toprak ağalarından Jack Benyon'un(Ben Johnson) teklifini kabul eder.

Karısı Carol (Ali Mac Graw) ile beraber bir ekip olarak çalışan Doc kısa bir hasret gidermenin ardından yeni işi üzerinde çalışmaya koyulur. Bu iş için kendilerine verilen tecrübesiz şöför Frank (Bo Hopkins) ve arkada şahit bırakmayan katil-soyguncu Rudy(Al Lettieri) ile beraber soygunu planlar.


Doc'un soygun bitene kadar anlayamadığı bir gerçek vardır. Karısı onu içeriden çıkartabilmek için Benyon'la yatmıştır ve anlaşma gereği iş bittikten sonra kocasını öldürecektir ama işler patronların planladığı gibi gelişmez. Etraflarında ki herkesin kendilerinden çok daha kötü olduğu bir dünyanın içinde kalan çiftin kendi iç hesaplaşmalarını bir tarafa bırakıp bu işten sıyrılana kadar birlikte hareket etmeleri gerektiğini anlar.

Meksika'ya kadar uzayacak bu kaçış öyküsünde Teksaslı büyük patronların ekibi, polis ve öldüğü düşünülen eski bir ortak peşlerindedir.


SAM PECKINPAH'tan şiirler:

The Getaway, Amerikan sinemasının asi çocuklarından ve sinema tarihinde devrim niteliğinde ki yeniliklere imza atmış büyük usta Sam Peckinpah'ın klişeleşmiş tekniklerini olanca rahatlığıyla kullandığı bir filmdir. Ustanın vazgeçemediği western sinemasının tüm öğelerini modern bir kovboy öyküsüne taşımasıdır.

Teksas usulü bir kovalamaca ve gangsterliğin hüküm sürdüğü bu alternatif suç öyküsünde, westernlerin vazgeçilmezi "özgürlük" teması hikayenin iskeletini oluşturmaktadır. Her Amerikalı kanunsuzunun eski dünya Avrupa'ya veya kuzey soğuğunu sineye çekip Kanada'ya tüymekten ziyade Meksikaya kaçış planını devreye soktuğu bir özgürlüğe yolculuk hikayesidir.


Peckinpah'ın bir numaralı klasiği Wild Bunch içinde yapıldığı gibi "manasız bir şiddet mi?" yoksa "içinde duygusallık barındıran vahşi bir dünyada ki ayakta kalma mücadelesi mi?" sorularının yanıtlarının eleştirmenlere bırakıp, ustanın vazgeçilmezi slow motion tekniğiyle altlarını bir güzel çizerek seyircisine ulaştırdığı şairane şiddet sahnelerine göz atalım;

Öncelikle sebep ve sonuç ilişkisini akla gelmeyecek sürprizlerle sunulmaktadır. Ortada olası bir çatışma sahnesi olmasına rağmen ilk kurşunu kimin atacağı ve çatışmanın ne kadar süreceği bilinemez. Bu bilinmezlik esnasında bir süre sonra filme veda edecek tüm karakter kısa sekanslar halinde seyirciye gösterilir. Öyle ki bir kaç saniye içerisinde bir düzine insanın bile yüz ifadelerini teker teker görebilmeniz mümkündür.


Bu kısa ön tanışma, çatışma boyunca bir hukuğa dönüşür ve ölen karakterler dahi slow motion'un nimeti olan varolanın iki katı bir zaman dilimiyle ölüm anı dahi olsa seyircinin aklına işlenir. Şiddet sahnelerinin mısraları haline gelmiş bu şiirsel anların mürekkebi ise kuşkusuz yönetmenin sinema dünyasına kazandırdığı bir yenilik olan kan fişekleridir. Ülkemizde yıllarca kullanılan elektrikle torba patlatma tekniğinin üst teknoloji bir versiyonu sayılabilecek bu buluşlar eşsiz şiddet sahnelerine renk katar.

Peckinpah filmlerinin genelinde gözden kaçmayan bir diğer unsurda çocuklardır. Hemen hemen tüm önemli çatışma sahnelerinde ortada bir kıyım yaşanırken çevrede bulunan (genellikle şiddet ortamında doğmuş ve sefalet içinde yaşayan çocuklardır) çocukların gözlerinden bu çatışmanın görüntüsü yansıtılmaya çalışılır.


Cool Aşk:

Sinema tarihinin cool kralı Steve Mc Queen'in önce ki rolleri ile şiddet konusunda bir kıyaslama yapılamasa da "cool" olmak konusunda ki performansı bir Mc Queen karakterine nazaran ortalama bir seviyededir. Buna karşılık filmin çekimlerinden önce senaryo üzerinde istediği bazı değişiklikleri yaptırabilecek bir nüfuza da sahiptir.

Öyle ki tipik bir Peckinpah filmine yakışabilecek hüzünlü bir finale sahip olan orjinal senaryo (Meksika sınırında her iki ülke polisiyle beraber yaşanacak bir çatışmanın ardından ölecek çiftin hazin sonu) Mc Queen'in olanca ağırlığını koyması ile değiştirilmiştir. Değişiklikleri yapan kişi Peckinpah sinemasının sonraki yıllarda en önemli takipçisi olan Walter Hill'dir.


LOVE STORY'nin cici kızı Ali Mac Graw, filmin çekimlerinden önce araba kullanmayı bilmemektedir ve Mc Queen'in yardımlarıyla kısa bir süre içerisinde kaçış şöförü olmaya aday bir tekniğe sahip olmuştur. Aynı durum silah kullanımı içinde geçerlidir. Peckinpah ve Mc Queen'in himayesinde poligonda geçen bir eğitim döneminin ardından filmde göze batmayan bir şekilde rahatça silah kullanan bir kadın haline gelmiştir.

Doc ve Carol Mc Coy çiftinin Bonnie ve Clyde kadar efsanevi ve tabii ki gerçek hayatta da yaşamış karakterler olmasalarda bir kaç sene öncesinden Bonnie ve Clyde filmi ile Peckinpah'ın sinemasını müjdelemiş Arthur Penn'e karşı verilmiş bir yanıt olduğu da düşünülebilir. Bu çiftten gerçek hayata yansıyan tek unsur, filmin çekimi esnasında Mac Graw ve Mc Queen arasında başlayan yakınlaşmanın gerçek hayatta duygusal bir birlikteliğe dönüşmesidir.


Not: 1990'lı yıllara gelindiğinde Amerikan sinemasının 20 yıllık dönemin ardından sıkça başvurduğu bir yol olan, varolan filmlerin yeniden çevrimini yapma furyasından nasibini alan Getaway, Alec Baldwin ve Kim Basinger'in başrolünü paylaştığı vasatın altında ki bir yeniden çevrimle beyaz perdeye uyarlanmıştır.

Yazan: Gökay GELGEC - Yojimbooo

1 yorum:

Adsız dedi ki...

ahahah! muhtesem! bende istiyorum pasaport ve vize :)

Kiriminal.P...