GET CARTER
"İriyarısın ama kofsun, oysa ki bu benim mesleğim"
Michael Caine - Jack Carter
Jack Carter (Michael Caine) Londra yeraltı dünyasının bir numaralı katilidir. İnfaz konusunda ki yeteneği onu baba Cliff Brumby’nin sağ kolu yapmıştır. Carter sadece babanın en yakınında ki adam olmakla kalmayıp babanın kadını ile de ilişkini sürdürmektedir.
Ülkenin kuzeyinden gelen bir haber her şeyin seyrini değiştirir. Carter’in kardeşi Frank şüpheli bir trafik kazasında ölmüştür. Babanın tüm itirazlarına karşın Carter, New Castle’ye doğru hareket eden trende yerini alır.
Londra’nın bir numaralı adamının New Castle’ye gelişi yerel gangsterlerin isteyeceği son şeydir. İstenmeyen adamı şehirdedir ve polisin soruşturmadığı, gangsterlerin uzak durduğu bir ölüm olayını çözmeye kararlıdır.
Ailesinin kötü adamı olduğuna inanan Carter, araştırmayı sürdükçe çevresinde ki herkesin kendisinden daha az kötü olmadığını anlar. Kötülerle diyalog kurabilecek yöntemlere ise fazlasıyla sahiptir.
İngiliz Raconu :
Tarihin dondurulmuş bir parçası içerisinden gelen bu film türün meraklısı her insan tarafından kolayca kaldırılamayabilir. İtalyan veya Fransız usulü bir gangster filmi sevdalısı için Get Carter, işleyişi açısından son derece durgundur. Ana fikir herhangi bir gangster filminde rastlanabilecek türden olmasına karşın sadece bir tek Get Carter vardır.
Get Carter’i bir klasik haline getiren özelliği ise metotlarından kaynaklanmaktadır. Yönetmen dokunuşları olarak akılda kalan detaylardan ziyade İngiltere’ye has insan profilleri, 1970’ler İngiltere sinin sosyal yaşamı ve oyuncuların mükemmel performansları metotların parçalarını oluşturur.
Kasvetli bir ülkenin kara film anlayışı başarılı bir yapıma imzasını atar. Kötüler Güney Avrupa’da ki meslektaşlarına göre tamamen duygusuzdur. Kadın seçimi konusunda ise dünyada ki diğer ülkelere göre daha başarılı olan Avrupa’nın, içerisinde erotizm veya hayallerin yücelttiği kadın tiplemelerini barındırmayan bir örneğidir. Kadınlar tamamen seksi davet eden ve erotizmden öte pornoya göz kırpan karakterlerin temsilcileridir.
1960’lı yıllarda kaynayan bir kazana dönüşen İngiliz müzik piyasasında dünyanın gelecek yıllarına damgasını vuracak tarzların tohumları atılmaktadır. 1968’in ardından Rock müzik ve alt kolları tüm dünyayı kuşatırken kimi yerde Psychedelic, kimi yerde Progresif anlayışlarla milyonları sürüklemeye başlar. Bu değişim sürerken İngiltere’nin piyano dehalarından sayılan genç besteci Roy Budd kendi müzikal birikimlerini senfonik müzik ve günden güne hayranı olduğu Blues ile harmanlamaktadır. Müzik piyasasında ki değişim Budd’un stilini etkilemekte gecikmez ve film müzikleri bestecisi olarak ilk ses getiren albümünü de Get Carter ile gerçekleştirir. Get Carter’in müzikleri Souldan Funk’a; Rock’tan elektronik müziğin kökleri olarak sayılabilecek bir anlayışa türlü tatları içeren hoş bir dinlencedir.
Get Carter before Carter Gets You! :
Get Carter’i bir klasik haline getiren özelliği ise metotlarından kaynaklanmaktadır. Yönetmen dokunuşları olarak akılda kalan detaylardan ziyade İngiltere’ye has insan profilleri, 1970’ler İngiltere sinin sosyal yaşamı ve oyuncuların mükemmel performansları metotların parçalarını oluşturur.
Kasvetli bir ülkenin kara film anlayışı başarılı bir yapıma imzasını atar. Kötüler Güney Avrupa’da ki meslektaşlarına göre tamamen duygusuzdur. Kadın seçimi konusunda ise dünyada ki diğer ülkelere göre daha başarılı olan Avrupa’nın, içerisinde erotizm veya hayallerin yücelttiği kadın tiplemelerini barındırmayan bir örneğidir. Kadınlar tamamen seksi davet eden ve erotizmden öte pornoya göz kırpan karakterlerin temsilcileridir.
1960’lı yıllarda kaynayan bir kazana dönüşen İngiliz müzik piyasasında dünyanın gelecek yıllarına damgasını vuracak tarzların tohumları atılmaktadır. 1968’in ardından Rock müzik ve alt kolları tüm dünyayı kuşatırken kimi yerde Psychedelic, kimi yerde Progresif anlayışlarla milyonları sürüklemeye başlar. Bu değişim sürerken İngiltere’nin piyano dehalarından sayılan genç besteci Roy Budd kendi müzikal birikimlerini senfonik müzik ve günden güne hayranı olduğu Blues ile harmanlamaktadır. Müzik piyasasında ki değişim Budd’un stilini etkilemekte gecikmez ve film müzikleri bestecisi olarak ilk ses getiren albümünü de Get Carter ile gerçekleştirir. Get Carter’in müzikleri Souldan Funk’a; Rock’tan elektronik müziğin kökleri olarak sayılabilecek bir anlayışa türlü tatları içeren hoş bir dinlencedir.
Get Carter before Carter Gets You! :
Michael Caine’in alternatifsiz bir şekilde fazlasıyla yakıştığı karakter İngiliz usulü soğukkanlı bir maçonun temsilidir. Kendi yarattığı dünyanın tek insanıdır, kadınları döver, günün bir parçası olarak sürekli seks yapar, soğukkanlılıkla öldürür, sistemli şekilde infazlar gerçekleştirir. Bu stildeki bir görev adamının kendi coğrafyası dışında alternatifini bulabilmek nerdeyse imkansızdır. Çünkü karakter her şeyiyle bir İngiliz kıyıcısıdır. Yıllar sonra Amerika tarafından tekrar uyarlanan ikinci Get Carter, bu coğrafya tutarsızlığı sebebiyle başarısızlığa uğramıştır.
Tarihi filmlerle süregelen bir kariyer içerisinde sevimli ve itaatkar İngiliz subaylığından, başına buyruk katilliğe geçiş Michael Caine’in oyunculuk serüveninde de bir dönüm noktası olmuştur. Savaştan, gerilime, epiklerden, komediye her ipin usta cambazı olan Caine için İngilizler tarafından yapılan tanım ise;
Bu slogan günümüzde de eskimiş gibi gözükmüyor. Caine kendi stili içerisinde Charles Bronson’un İngiltere şubesi olarak VIGILANTE tanımına yakışan tek isim.
Tarihi filmlerle süregelen bir kariyer içerisinde sevimli ve itaatkar İngiliz subaylığından, başına buyruk katilliğe geçiş Michael Caine’in oyunculuk serüveninde de bir dönüm noktası olmuştur. Savaştan, gerilime, epiklerden, komediye her ipin usta cambazı olan Caine için İngilizler tarafından yapılan tanım ise;
“Caine is Carter”
Bu slogan günümüzde de eskimiş gibi gözükmüyor. Caine kendi stili içerisinde Charles Bronson’un İngiltere şubesi olarak VIGILANTE tanımına yakışan tek isim.
Get Carter Amerika Fragmanı :
Yazan: Gökay GELGEC - Yojimbooo
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder